Gümülcine Başkonsolosu Murat Ömeroğlu 15 Temmuz’u değerlendirdi
Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Murat Ömeroğlu, 15 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen hain darbe girişiminin altıncı yıl dönümü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi.
Türk azınlık basınından BİRLİK, GÜNDEM MİLLET ve ÜLKÜ gazetelerinin sorularını yanıtlayan başkonsolos Ömeroğlu, “Darbe girişimi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, kahraman milletimizin Türkiye aşkına meydanları doldurarak gerçekleştirdiği onurlu direniş sayesinde darbecileri bozguna uğratarak, FETÖ’ye karşı büyük bir demokrasi zaferine imza atmasıyla sona ermiştir” ifadelerine yer verdi.
“ONURLU DİRENİŞ SAYESİNDE DARBECİLERİ BOZGUNA UĞRATARAK, FETÖ’YE KARŞI BÜYÜK BİR DEMOKRASİ ZAFERİNE İMZA ATMASIYLA SONA ERMİŞTİR”
“15 Temmuz hain darbe girişiminin anavatan için çok farklı sonuçları oldu. Bu açıdan bakıldığında 15 Temmuz ve devamındaki sürecin ülkeye olumlu yansımaları, neticeleri olduğunu da söyleyebilir miyiz?” sorusunu yanıtlayan Başkonsolos Ömeroğlu şu ifadeleri kullandı:
“15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, kahraman milletimizin Türkiye aşkına meydanları doldurarak gerçekleştirdiği onurlu direniş sayesinde darbecileri bozguna uğratarak, FETÖ’ye karşı büyük bir demokrasi zaferine imza atmasıyla sona ermiştir.
Türk milleti, vatanı uğruna, millet uğruna, demokrasi uğruna, demokrasimize kasteden bu ve benzeri girişimlerine karşı FETÖ’ye yönelik tavrını 15 Temmuz hain darbe gecesi bütün dünyaya göstermiştir.
Dolayısıyla öncelikle, bu mücadelede sivil, asker şehit olan tüm vatandaşlarımızı, soydaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Bu musibet ile mücadelenin ülkemize çok olumlu yansımaları da olduğu bir gerçektir. FETÖ’nün darbe öncesinde eğitim, kolluk kuvvetleri, ordu, muhtelif bakanlıklar –Dışişleri Bakanlığı dahil- gibi bütün kilit önemdeki kurum ve kuruluşlara sızdığı ve bu kurumları kendi hedefleri doğrultusunda kullandığı, darbe ertesinde yapılan operasyonel çalışmalar ve hukuki mücadeleyle – belki kısaca bu sürece temizlik de diyebiliriz – açıkça ortaya çıkmıştır. Ayrıca devlet kurumları dışında kalıp eğitimden medyaya ve bankacılık sektörüne uzanan ve ekonominin tüm alanlarına yayılan paravan oluşumları da bu süreçte ortadan kaldırılmıştır.
Çok kısaca özetlemek gerekirse, FETÖ’nün devlet kurumları içerisindeki örgütsel yapılanması deşifre edilerek, mensupları hakkında idari ve adli süreçler başlatılmış olması sonucunda örgütün ‘paralel devlet yapılanması’ çökertilmiştir. Devletin bir nevi zamanlıca bir cerrahi müdahaleyle bu zararlı virüsten temizlenmiş olması herhalde başlı başına olumlu ve yararlı bir gelişme olarak not edilmelidir. Aslında Türkiye’nin 2016’yı takip eden yıllarda her alanda performansının yükseldiğine de hepimiz şahit oluyoruz. Bu durumun da FETÖ virüsünün bünyeden temizlenmesiyle aynı döneme geliyor olması da tesadüf olamaz diye düşünüyorum.
Ayrıca, karşı karşıya bulunduğumuz olağanüstü güvenlik sınamalarına rağmen FETÖ’yle mücadelemizin hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması prensipleri temelinde gerçekleştirilmiş olması Türk demokrasisinin verdiği başarılı bir sınav olarak tarihe geçmiştir.”
“YUNANİSTAN, FETÖ’CÜLER BAKIMINDAN EN ÇOK TERCİH EDİLEN KAÇIŞ NOKTASI OLMAYA DEVAM EDİYOR”
Birçok FETÖ terör örgütü mensubunun Yunanistan’a kaçması konusuna değinen basın mensuplarının, Yunan hükümetinin söz konusu örgüt mensuplarının yakalanması ve iade edilmesi konusundaki politikalarını nasıl değerlendirdiği sorusunu Başkonsolos Ömeroğlu şöyle yanıtladı:
“FETÖ tarafından planlanan 15 Temmuz darbe girişimi, örgütün ordumuz içine sızdırılmış mensupları tarafından silahlı kuvvetlerin emir komuta zinciri dışına çıkılmak suretiyle gerçekleştirilen, 251 vatandaşımızın şehit olmasına ve iki binden fazla vatandaşımızın yaralanmasına sebep olmuştur.
Geçtiğimiz altı yıl içerisinde devletimizin temel önceliklerinden birini yurt içinde ve yurt dışında FETÖ’yle mücadele oluşturmuştur.
FETÖ’nün ülkemizdeki yapısının giderek zayıflaması sonucunda terör örgütü strateji değişikliğine giderek, yurt dışı faaliyetlerine ağırlık vermeye başlamıştır. Bu nedenle, yurt dışındaki FETÖ faaliyetleriyle mücadele etmek daha fazla önem kazanmıştır. FETÖ’nün yurt dışı yapılanmasıyla mücedele, Türkiye’nin en öncelikli gündem maddelerinden biridir.
FETÖ’nün faaliyet gösterdiği diğer ülkeler bakımından da güvenlik tehdidi olduğu gerçeğinden hareketle, terör örgütünün kendisine siyasi ve ekonomik nüfuz alanları yaratmayı amaçladığı, bu doğrultuda bulunduğu ülkelerin kanunlarını ihlal etmekten çekinmediği, adeta bir suç ve istihbarat örgütü gibi çalıştığı somut örnekleriyle tüm muhataplarımızın dikkatine getirilmektedir.
Sizler de zaman zaman FETÖ’cülerin Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a firar ettiğine dair haberler yapıyorsunuz. İlgili makamlarımız sınır güvenliğini sağlayarak, yasa dışı geçişlerin çoğunu engelliyor ve firar etmeye çalışırken yakalanan FETÖ’cülere dair düzenli olarak bilgilendirme açıklaması da yapıyorlar. Ancak bu duruma rağmen Yunanistan’ın, FETÖ’cüler bakımından en çok tercih edilen kaçış noktası olmaya devam ettiği görülüyor. Bu noktadan hareketle Yunanistan’ın FETÖ’cüler için belli bir çekiciliğinin olduğunu söylemek mümkün. Bu verilere objektif bir gözle bakabilen herkesin, Yunanistan’ın FETÖ ile mücadelede Türkiye’ye yeterince destek vermediği çıkarımını yapması da doğal karşılanmalıdır kanaatinde olduğumu söyleyebilirim.”
“MUSTAFA CAMBAZ, BATI TRAKYA TÜRK AZINLIĞININ 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE KARŞI GÖSTERDİKLERİ DİRENCİN BİR SEMBOLÜ HALİNE GELMİŞTİR”
Başkonsolos Ömeroğlu, “Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde hain darbe girişimi sırasında Batı Trakya’dan gazeteci Mustafa Cambaz şehit oldu. Bizler de bir Batı Trakya Türk Azınlığı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu sürecinde geçmişte olduğu gibi bugün de yanında olmaya çalıştık. Bu anlamda Batı Trakya Türklerine ve gençlere hangi mesajı vermek istersiniz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Herhalde o gece en büyük şaşkınlığı gençler yaşamışlardır diye düşünüyorum. Zira, 1970’li yıllarda ve hatta belki 1980’lerde doğan benim de mensubu olduğum kuşaklar ‘darbe’ kelimesini hayatlarının belli dönemlerinde televizyonlarda duymuş veya gazetelerden okumuş olabilirler. Ancak, örneğin Ankara’nın merkezinde oturan ve o gün 10-15 yaşlarında olan çocuklar ve gençler uçaklar geçmeye başlayınca veya İstanbul’da oturan akranları tanklar köprüde belirince ya da ülkenin dört bir köşesindeki akranları TRT’den bildiri okunduğunda ne olduğunu herhalde anlayamamışlardır. Bu yaşananların ne olduğunu anlayamadıkları gibi anne ve babalarının televizyonlarda darbe kelimesi telaffuz edilmeye başlandığında niye öfkelendiklerini de anlamlandıramamışlardır. Ama o destan yazılan karanlık gecenin ardından doğan güneşin şafağında böyle acı bir olay yaşamanın hüznü kadar, darbeyi engelleyen böyle asil bir milletin bireyi ve evladı olmanın haklı gururunu da yüreklerinin en derinlerinde hissettiklerine eminim.
15 Temmuz’da kahramanca direniş gösteren gençlerimizle gurur duydum. Vatanımızın gençlerimizle ilelebet var olacağına bir kez daha inandım ve bu inancımı gençlerin o geceki duruşu perçinledi.
Kültürü, birikimi ve donanımıyla ülkemizi her türlü tehdide ve tehlikeye karşı koruyacak ve yarınlara güçlü şekilde hazırlayacak bir Türk gençliği var. Gençlerimizin el ele, gönül gönüle iş birliği içinde Türkiye aşkına çalışmaya devam edeceklerinden de kuşku duymuyorum.
Menfur darbe girişimi sırasında Batı Trakya Türk Azınlığı’nın da desteğini en yakından hissettik. Bu vesileyle, darbe girişimine karşı büyük bir cesaretle direnirken şehit düşen merhum Mustafa Cambaz’ı saygı ve minnetle anıyorum. Merhum Mustafa Cambaz, Batı Trakya Türk Azınlığının hain 15 Temmuz darbe girişimine karşı gösterdikleri direncin bir sembolü haline gelmiştir. Gümülcine ve İskeçe’de yapılacak etkinliklerde, Batı Trakyalı şehidimiz Mustafa Cambaz’ın adını yaşatacak faaliyetler de her zaman olduğu gibi yer alacak.”