Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu İstanbul’da düzenlendi
Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu, Türkiye Araştırmaları Vakfı ve Institute of Global Affairs işbirliğinde düzenlendi.
Türk Araştırmaları Vakfı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Enes Bayraklı, “Türk-Yunan İlişkilerinde Medyanın Rolü” başlıklı panelinin açılışında, Türk-Yunan ilişkilerinde Ege’den Doğu Akdeniz’e ve azınlıklar meselesine kadar çok ciddi problemler bulunduğunun yadsınamaz bir gerçek olduğunu anlattı.
Bayraklı, bu sorunların geçmişte iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olduğunu fakat hiçbir zaman sıcak bir çatışmaya dönmesine izin verilmediğini, bir şekilde yönetildiğini, bunun için iki ülkenin yöneticilerini tebrik etmek gerektiğini dile getirdi.
İki ülkenin de bunun ötesine geçebilecek bir potansiyele sahip olduğunu belirten Bayraklı, “Bunu gerçekleştirebilmek için tabii ki mikro alanda çalışmalar yapılması gerekiyor. Sadece siyaset alanı, yüksek politika alanından ibaret değil. Yüksek politika alanını besleyen kültürel alanda, akademi alanında, medya alanında ciddi bir mesai harcanması gerekiyor.” diye konuştu.
Bayraklı, bu alana pozitif katkı yapabilme düşüncesiyle bu etkinliği düzenlediklerini, forumun birinci panelinde medya alanında nasıl işbirliği gerçekleştirilebileceğini ve ikinci panelinde ise akademi alanında hangi pozitif projelerin geliştirilebileceğinin tartışılacağını aktardı.
“Medya sektöründeki personel yetersizliği ajansların rolünü daha önemli hale getiriyor”
Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan da forumda yaptığı konuşmada, Atina Haber Ajansı ile on yıllardır beraber çalıştıklarını, iki ajans işbirliği anlaşması imzalamadan önce de aynı platformlarda bulunduklarını ve paylaşımlar yaptıklarını, bunun özellikle gelecek engelleri aşmak için bir avantaj olduğunu söyledi.
Özhan, AA olarak dünyanın her yerinden haber yapmaya çalıştıklarını belirterek bunlar arasında Türkiye ve Yunanistan’ın ilgilendiği konuların işlendiği haberlerin de bulunduğunu kaydetti.
Medya sektöründeki personel yetersizliği sebebiyle ajansların rolünün daha da önemli hale geldiğini vurgulayan Özhan, Atina Haber Ajansı ile kurdukları ilişkilerin, aslında sadece iki ajans arasındaki ilişki olmadığını, toplumsal bir ilişki olduğunu da sözlerine ekledi.
“Gazetecinin işi sadece haber vermektir”
TRT World Kanal Koordinatörü Bora Bayraktar da Türk-Yunan ilişkilerinde önemli sorunlar olduğunu ve bunların medyanın alanını aştığını ifade etti.
Muhabir olduklarını, haber yaparak olanı aktarmaya çalıştıklarını dile getiren Bayraktar, “Biz Kıbrıs sorununu çözemeyiz. Bu bizim işimiz değil. Ege’yi çözemeyiz ya da Yunanistan’daki Türk azınlık sorununu çözemeyiz. Ajanda da birçok sorun var, çok uzun süredir vardı. Bunlar, bizim alanımızın ötesinde. Biz bunların haberlerini yapmak için oralardayız. Ama biz, bunu sorumlu bir şekilde haber yapabiliriz.” diye konuştu.
İki ülke arasında son 30 yılda birçok kriz yaşandığı ama iyi anların da olduğunu aktaran Bayraktar, 1999 Marmara Depremi’nde Yunan gazetelerinin Türkçe başlık attığını hatırladığını, bu sıkıntılı durumda iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının pozitif bir ortam oluşturduğunu ve medyanın da bunu desteklediğini söyledi.
Doktora tezinde barış ve sorun çözümü alanında çalıştığını, barış gazeteciliği hakkında çok okuma yaptığını kaydeden Bayraktar, “Bunların hiçbirisine inanmıyorum. Gazetecinin işi sadece haber vermektir. Kendimizi politikacıların ya da bakanın yerine koyma gibi bir sorumluluğumuz yok.” ifadelerini kullandı.
“Farklı alanlarda bir şekilde işbirliği yapmanın yolunu bulabiliriz”
Atina Haber Ajansı Genel Müdürü Aimilios Perdikaris de “Burada bulunmaktan dolayı çok mutluyum, çünkü bu her iki taraf için de birlikte çalışabileceğimizi, birbirimizi anlayabileceğimizi kamuoyuna göstermek için iyi bir fırsat.” dedi.
Siyasetteki tartışmalı alanlara karşın medyanın kendi yolunu bulması için bu organizasyonun bir imkan sunduğunu belirten Perdikaris, şöyle konuştu:
“Birlikte çalışmanın, tartışmanın, birbirimize saygı duymanın ve farklı alanlarda bir şekilde işbirliği yapmanın yolunu bulabiliriz. İklim değişikliği meselesi var. Bu her iki ülke için, Akdeniz bölgesi için çok önemli bir şey. Geçen yıl bazı felaketler yaşadık. Her iki ülke de bu felaketlerden zarar gördü. Geçen şubat ayında Türkiye’de bir deprem oldu. Geçen yaz Yunanistan’da da orman yangınları oldu. Birlikte çalışabiliriz. Her iki ülkenin kamuoyuna bunları bizi bölen değil, birleştiren bir şekilde sunabiliriz.”
“Yapabileceğimiz bir diğer şey de birbirimizle konuşmak”
Kathimerini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Alexis Papahelas ise 27 yıl önce Kardak krizi sebebiyle iki ülkenin bir savaşın eşiğinden döndüğünü ve bu süreçte medyanın çok yıkıcı bir rol oynadığını söyledi.
Kardak krizinden 6 ay sonra Atina’da bir basın toplantısı düzenlendiğini aktaran Papahelas, “İlk defa Türk ve Yunan gazetecileri aynı masaya oturtmuştuk. Bunun ne kadar verimli olduğunu size anlatamam. Çünkü çok sayıda kişisel ilişki kuruldu ancak bu uzun sürmedi.” dedi.
Papahelas, “O zamandan bu yana dünya pek çok açıdan değişti. Bence bu unutmamamız gereken bir şey. Birincisi, genel olarak çok daha korkutucu bir dünya. O zamanlar her şeyin öngörülebilir olduğu çok tekdüze bir dünyada yaşıyorduk. Artık durum böyle değil.” ifadelerini kullandı.
Sosyal medyanın baskın bir faktör haline geldiğini, milliyetçilik ve popülizm yaratarak trajik sonuçlara neden olduğunu belirten Papahelas, “Elbette yapabileceğimiz bir diğer şey de birbirimizle konuşmak. Koordinatörlerimizin telefonu açıp birbirleriyle konuşmaları çok önemli. Onlara, Türkiye’nin örneğin Orta Doğu’yu nasıl gördüğünü anlatın. Bizi arayabilir ve Balkanları nasıl gördüğümüzü öğrenebilirsiniz.” diye konuştu.
“Türk Yunan İlişkilerinde Akademinin Rolü”
Türk-Yunan Medya ve Akademi Forumu, moderatörlüğünü Doç. Dr. Sotiris Serbos’un yaptığı, Prof. Dr. Enis Tulça, Prof. Dr. Konstantinos Filis, Doç. Dr. Panagiota Manoli ve Doç. Dr. Esra Özsüer’in ise konuşmacı olarak yer aldığı “Türk Yunan İlişkilerinde Akademinin Rolü” başlıklı panelle devam etti.