Gümülcine Başkonsolosluğu’nda İstiklal Marşı’nın kabulü ve şehitleri anma programı düzenlendi
Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğunda bugün (19 Mart Salı) 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü ile İstiklal Marşı’nın kabulü nedeniyle bir tören düzenlendi.
Etkinliğe, Başkonsolosluk çalışanlarının yanı sıra Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyeleri ve çok sayıda soydaş katıldı.
Başkonsolosluk bahçesinde düzenlenen tören, vatan uğruna Çanakkale Savaşlarında ve diğer savaşlarda şehit düşmüş Mehmetçik için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. İstiklal Marşı piyanoyla İskeçeli öğrenci Demirkan Baltacı tarafından çalındı.
Daha sonra Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. “Öncelikle Çanakkale savaşlarında şehit düşenleri rahmet ve minnetle anıyorum” diyen Şerif, Çanakkale Cephesinde çarpışa Kınalı Hasan ve Seyit Onbaşı’nın hikayelerini anlattı. Çanakkale savaşlarında yaklaşık 8 bin Batı Trakyalı’nın da şehit olduğunu hatırlatan Şerif, “Çanakkale bir iman meselesi. bir inanç meselesidir. İnsanların ölüme seve seve gitmeleridir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi 152. ayetinde ‘Siz bu şehitleri ölüler sanmayın onlar dirilerdir ama siz onları göremezsiniz’ ifadesi yer alır” diye konuştu.
Konuşmasının son bölümünde İstiklal Marşı’nın yazarı şair Mehmet Akif Ersoy’u da anan müftü İbrahim Şerif, “Mehmet Akif Ersoy, destanlaşan Çanakkale Savaşını nesillerden nesillere aktarmak üzere şiirleri ve güzel sözleriyle ifade etmiştir. Mehmet Akif Çanakkale şehitleri için, ‘Bedrin aslanlara ancak bu kadar kahramandı’ manasındaki sözleriyle onları Bedir’deki peygamberimizin ordusuna benzetmişti.” görüşlerine yer verdi.
Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal törende, Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü ile İstiklal Marşı’nın kabulü başlıklı iki bölümden oluşan bir konuşma yaptı.
Başkonsolos Ünal konuşmasının ilk bölümünde İstiklal Marşı’nı kabulü ve şair Mehmet Akif Ersoy’dan bahsederek şu ifadelere yer verdi:
“HARPTE ZAFERE GİDEN YOL ZORDUR. KAYBI ÇOKTUR”
“Değerli konuklar,
Vatan Şairi Mehmet Akif Ersoy’u, Çanakkale’yi, şehitlerimizi anmak sadece bir güne sığmaz elbette. Şiirleriyle milletimizi uyanmaya davet eden Mehmet Akif, Çanakkale Destanı’yla bir savaşın tüm tesiriyle nasıl anlatılabileceğini gösterdi. Çanakkale Destanı eğer bugün bu kadar üzerine konuşuluyorsa, bunda bir nebze de Vatan Şairinin muhteşem şiirinin etkisi vardır.
Milletin mücadele ruhunda güç alarak sanatını ortaya koyan Mehmet Akif, milletin bir bayrak altında toplanmasını arzu eder. Bu hedefe ulaşmak için mısralarını bu birliğin sağlanması için dile getirir.
Harp devam ederken yazdığı İstiklal Marşı’nda da bu isteği kuvvetli bir şekilde görürüz.
İstiklal Marşı için yarışmayı açan ve şiirleri değerlendiren dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver anlatıyor:
“Müsabaka için gelen yüzlerce şiirden hiçbiri Akif’ in yazdığı ile mukayese edilemezdi. Bütün elemelerden geçmiş ve sona kalmış şiirleri meclis kürsüsünden okuyordum. Sıra Akif’in eserine gelir ve ben şiiri okumaya başlamamdan kısa bir süre sonra bütün Meclis kendiliğinden ayağa kalktı ve şiir biter bitmez bir alkış tufanı koptu, mebuslar şiiri bana tekrar ve tekrar okuttular.
Netice artık anlaşılmıştı.
Milletimizin Milli Marşı belli olmuştu.”
Şiirleri ile kalkmamıza yardımcı olan şairin konuşmaları da nokta atışı niteliğindedir. Mehmet Akif’ten dinliyoruz:
“Aramıza sokulan fitneleri, fesatları, fırkacılıkları, kavmiyetçilikleri, daha bin türlü ayrılık, gayrılık sebeplerini ebediyen çiğneyerek el ele, baş başa vereceğiz… Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır.
“Peki, batı ne halde? Gemileri denizleri aşıyor, şimendiferleri dünyayı geziyor, uçakları havalarda dolaşıyor. İlim adamları hayatlarını araştırmaya adamış, halk ise hiç durmadan çalışıyor ve okuyor.
Fakat güçleri arttıkça hırsları da çoğalıyor. Asya’yı, Afrika’yı bitirdiler. Şimdi sıra bize geldi. Sevr Antlaşması’nı okudunuzsa anlamışsınızdır ki bunların bizden istedikleri artık toprak moprak değil. Bu defa canımızı, varlığımızı istiyorlar.”
Değerli konuklar,
Harpte zafere giden yol zordur. Kaybı çoktur. Zafer şehitlerin, gazilerin fedakarlıklarıyla, onların omuzlarında gelir. Varoluş ve kurtuluş mücadelemizdeki noksanlıkları ve fedakarlıkları biliyorsunuz.”
Gümülcine Başkonsolosu Ünal konuşmasının son bölümünde Çanakkale Zaferine ilişkin duygu ve düşüncülerini şu sözlerle paylaştı:
“18 MART, BÜYÜK BİR ZAFERİ, BİR RUHU BİR DURUŞU TEMSİL EDER”
18 Mart, büyük bir zaferi, bir ruhu bir duruşu temsil eder. Geçilmesi kolay sanılan hedefin geçilemeyeceğini gösterir. Bugün Çanakkale Boğazı’ndan geçen gemilerimiz, bu büyük zaferin ve zaferi bize armağan edenlerin şerefine, jurnallerine “Çanakkale Boğazı geçildi” kaydını düşmezler. “Çanakkale çıkıldı” ve “Şehitler Abidesi selamlandı” şeklinde saygı ve minnetlerini ifade ederler.
Deniz Zaferi ve kara savaşları bize bir lideri de kazandırdı.
Ne mutlu bize ki Yarbay Mustafa Kemal uğraştı, azmetti, Çanakkale Savaşı’nda birlik komutanı oldu ve tarih sahnesine çıktı. Burada taktik ve stratejik dehasını sergiledi, akışı değiştirdi. Cephe gerisinde de durmadı, kurmaylarını, askerlerini devleştirdi. Gelibolu Yarımadası’nda kurşun işlemez dev bir heykel gibi dikilişi, İtilaf Devletlerinin heveslerini kursaklarında bıraktığı gibi, İstanbul’un da Cihan Harbi esnasında rahat bir nefes almasını sağladı.
Yani, Mustafa Kemal Atatürksüz bir Çanakkale Savaşı’ndan bahsedilemez.
İngiliz ordusu kayıtlarından bir değerlendirmeyi paylaşacağım.
“Mustafa Kemal’in kuzey bölgesi komutanlığını üzerine alalı aradan ancak birkaç saat geçtiği halde 9 Ağustos sabahı yaptığı şiddetli saldırıdır ki 9. Ordu’nun hayli geciken ilerlemesini durdurdu ve onu yenilgiye uğrattı. 24 saat sonra kendi yaptığı keşfin arından Conkbayırı’nda yaptığı parlak karşı saldırıdır ki Türkleri Sarıbayır sırtlarında büyün anlamıyla egemen bir duruma getirdi. Bir tek tümen kumandanının, Mustafa Kemal’in, ayrı ayrı üç fırsatta yaptığı saldırıların yalnız bir savaşın akışına değil, belki bütün savaşa, belki de bir milletin kaderini böyle derinden etkilediği tarihte çok az denk gelinir olaylardandır.”
Bu değerlendirme bir övgü niteliğindedir. Bir lidere kendi ülkesinde övgüler tabii ki yağdırılabilir. Ancak bu övgünün bir özelliği, o dönem için, düşmandan gelmiş olmasıdır.
Övgü, özellikle ordularını ağır yenilgiye uğrattığı düşmanlardan geliyorsa, bunun objektif ve gerçekçi olduğundan hiç kuşku duyulmamalı.
Değerli konuklar,
Cephelerdeki kahramanlarımızdan başlayarak, en hain, en korkak, en insanlık dışı saldırılarda bulunan terör örgütlerinin de saldırılarında şehit olan tüm güvenlik görevlilerimizi, Dışişleri Bakanlığımız görevlileri dahil devlet memurlarımızı, vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.
Bugün aziz şehitlerimize karşı en büyük görevimiz; uğrunda şehit oldukları değerler etrafında yüreklerimizi kenetlemek, birliğimizi ve beraberliğimizi pekiştirmektir.
Aziz hatıralarına göstereceğimiz en büyük saygı hakkın, hukukun, adaletin, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin yanında yer almaktır. Fitne, fesat ve nifak tohumu ekmek isteyenlere Allah hiçbir zaman fırsat vermesin.”
Konuşmaların sonunda Çanakkale savaşında şehadete eren şehitler ve tüm şehitler duayı İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa yaptı.
Daha sonra ise müzik öğretmenleri Mehmet Mustafa, Batuhan Hasan ve Mümin Ali tarafından türküler seslendirildi. .
Törenin sunuculuğunu Başkonsolosluk memurlarından Merve Mehmet’in yaptığı program sonunda, müzik öğretmenleri Mehmet Mustafa, Batuhan Hasan ve Mümin Ali tarafından günün anlam ve önemine uygun türküler seslendirilerek kısa bir müzik dinletisi sunuldu.