“Fitneye kapı açmayan azınlık, camilerin provokasyon değil, ibadet için var olduğunun altını çizmiştir”
Çınar Derneği, İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka tayinli müftü naiplerinin İskeçe Aşağımahalle Çınar Camii’ndeki provokasyon girişimlerini kınadı.
Dernek açıklamasında, “Yunan devletinin, azınlık toplumunun dini değerlerini ve iradesini hiçe sayarak atanmış müftülerle gerçekleştirdiği bu provokatif adımı kınıyor; Batı Trakya Türk Azınlığı’nın, evrensel insan haklarına ve azınlık haklarına uygun olarak kendi dini liderlerini seçme hakkını savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.” ifadeleri yer aldı.
İskeçe merkezli Çınar Derneği’nden yapılan açıklama şöyle:
“Batı Trakya Türk Azınlığı’nın Uluslararası hukukla garanti edilmiş din ve eğitim alanındaki haklarına yönelik sistematik ihlalleri ve evrensel haklarını hiçe sayan politikalarını sürdüren Yunan devleti, bu kez de İskeçe’de yaşanan provokasyonla azınlığın iradesini yok sayma girişiminde bulunmuştur. Eğitim Bakanlığı Din İşleri Genel Sekreteri Yorgos Kalancis’in katılımıyla 11 Ekim Cuma İskeçe Medresesi’nde gerçekleşen açılış sonrasında, devlet tarafından atanmış sözde müftülerin, İslam ve evrensel hukukun temel ilkelerine ve Müslümanların iradesine aykırı şekilde dini lider kisvesiyle (cübbe ve sarıkla) camiye girmeye çalışmaları, açık bir provokasyon olarak değerlendirilmiştir. Ancak bu provokasyon saldırısı, cemaatin sağduyusu ve kararlı duruşuyla başarıyla püskürtülmüş; Yunan derin devletinin kirli bir oyunu bir kez daha durdurulmuştur.
Batı Trakya Türk Azınlığı, ibadet özgürlüğüne saygılı bir toplum olduğunu defalarca göstermiştir. Ancak bu saygı, dini liderlik konusunda Müslümanların iradesine dayanmayan kişilerin, cemaatin vicdanını yaralayan bir tutumla camiye girmeye çalışmasıyla sınanamaz. Müslüman toplum için dini liderlerin halkın gönlünde kabul görmesi, İslam’ın temel ilkesi Tevhid ve Vahdet prensibinin gereğidir. Tevhid ve Vahdet, İslâm ümmetini birleştirici, bütünleştirici ve toplumsal dayanışmayı sağlayıcı en önemli iki kavramdır. Bu iki kavram İslâm ümmetinin dayanışma içinde bulunması, birlik ve beraberliğini muhafaza etmesi, güçlü olması, içeriden ve dışarıdan gelecek her tür tehdit ve yıkıcı faaliyete karşı kendisini koruyabilmesi açısından oldukça önem arz eder. Müslümanların birlik ve beraberliğinin temeli olan bu gerçek, Yunan devletinin dayatmalarıyla değiştirilemez. Cemaat, tayinli müftülerin provokasyonunu fark ederek onlara “Cübbenizi çıkarırsanız saygı gösteririz” teklifinde bulunmuş, ancak atanmış müftüler bu teklifin bile nezaketine karşılık vermemiştir. Bunun sonucunda Türk Azınlığın vicdanı karşısında pes ederek camiyi terk etmek durumunda kalmışlardır.
Bu olay, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın kendi iradesine dayanan, birlik ve beraberliği temsil eden dini liderlikten ödün vermeyeceğini bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Cemaatin, seçilmiş müftüsü Mustafa Trampa ile cuma namazını kılması, devletin tayin politikalarına karşı güçlü bir duruş sergilemiş ve toplumsal huzurun sağlanmasına yönelik net bir mesaj vermiştir. Herkesin ibadet özgürlüğüne saygı gösteren ve fitneye kapı açmayan azınlık, camilerin provokasyon değil, ihlaslı ibadet için var olduğunun altını çizmiştir.
Yıllardır Türk Azınlığa yönelik sinsi politikaların uygulayıcısı olarak bilinen Yorgos Kalancis’in bu son girişimi de başarısız olmuş ve Batı Trakya’da barış ve huzurun teminatının, devletin dayatmalarıyla değil, azınlığın hak ve iradesine saygı duyarak atacağı adımlarla sağlanabileceği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yunan devletinin, azınlık toplumunun dini değerlerini ve iradesini hiçe sayarak atanmış müftülerle gerçekleştirdiği bu provokatif adımı kınıyor; Batı Trakya Türk Azınlığı’nın, evrensel insan haklarına ve azınlık haklarına uygun olarak kendi dini liderlerini seçme hakkını savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.”