“Vatanın cefasında varız sefasında yokuz”
Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, (BTTÖB) 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir açıklama yayımladı.
Azınlığın etnik kimliğinin inkar edilmesi ve Türk Azınlığın eğitim sorunlarına yönelik politikalara da dikkat çekilen açıklamada, “Cefaya her daim ortak edildiğimiz ama sefada yok sayıldığımız bir vatandır Yunanistan” denildi.
Konuyla ilgili BTTÖB’nin açıklaması şöyle:
“Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atmış, Avrupa Birliği normlarına uygun davranacağı taahhüdünde bulunmuş ülkenin adı Yunanistan. Ancak sürekli hoşgörü ve tolerans eksikliğini körükleyen garip oluşumların, siyasi yapıların ve devlet politikalarının geçmişten ders çıkarmasını beklediğimiz bir ülkedir Yunanistan. Uluslararası bir antlaşma ile bizleri emanet alan fakat antlaşmayı kendine göre yorumlayıp, bizleri bizimle ilgili aldığı tüm kararların dışında tutan, bu aldığı kararlarla bizlere kan kusturan ve bizim bu ülkeden kaçmamız için elinden geleni ardına koymayan bir ülkedir Yunanistan. KKTC’nin kuruluşundan sonra Batı Trakya’da kimlik inkârına gidip adında “Türk” sıfatı olan tarihi birliklerimizin tabelalarını indirip, örgütlenme özgürlüğümüzü zorla elimizden alan ve bu hususta bizi haklı bulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan ülkedir Yunanistan. Vatan belleyip uğuruna savaştığımız, şehitler verdiğimiz, askerlik dendiğinde davul zurna ile gittiğimiz, vergi dendiğinde ödemek için birbirimizle yarıştığımız vatanımızdır bu topraklar. Evet, cefaya her daim ortak edildiğimiz ama sefada yok sayıldığımız bir vatandır Yunanistan…
Lozan Barış Antlaşması’nda bizi emanet alırken Yunanistan’ın garanti verdiği haklarımız şöyle özetlenebilir: Yaşam ve örgütlenme özgürlüğü hakkı, dolaşım, yurttaşlık ve siyasal haklar, kanunlar önünde eşitlik, kamu hizmet ve görevlerine kabul. Çeşitli meslek ve iş kollarında çalışma hakkı, mahkemelerde tercüman kullanma. Eğitim, din, hayır ve sosyal kurumlar alanlarında özerklik hakkı, dilediği dili kullanma hakkı, ana dili eğitiminde uygun görülen kolaylıkları kullanma hakkı, resmi dili öğrenme hakkı, eğitim, din ya da hayır işleri için devlet ve belediye bütçelerinden uygun ölçüde yararlanma. Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından bugüne dek bu hakların eksiksiz uygulandığını söylemek maalesef güç. Hatta imkânsız…
Bugün itibarıyla sıkıntıları yedi ana başlık altında özetlemek mümkün. Bu başlıklar; milli kimliğin inkârı, eğitimdeki sıkıntılar, müftü seçimleri, örgütlenme hakkının kısıtlanması, vakıf mallarının gaspı, siyasi engeller, 19. madde mağdurları ve ekonomik zorluklar olarak özetleyebiliriz.
Bu sebeple çok uzun soluklu bir mücadele bizimkisi. Kucağımızda bugünden yarına çözülmesi pek mümkün görünmeyen devlet eliyle oluşturulmuş bir sorunlar yumağı var. “Güvensizlik” üzerine inşa edilmiş, çözülmesi güç görünen sorunlar yumağı…
Birliklerimizin tabela ve resmiyetlerinin iade edildiği, kimliğimizin inkâr edilmediği, vakıflarımızı özgürce yönettiğimiz, eğitim sorunlarımızın çözüldüğü ve müftü seçimlerini yapabildiğimiz 10 Aralık İnsan Hakları gününü kutlamak umuduyla… Bu sebeple umudu ve mücadeleyi bir bebek gibi büyütmek mecburiyetindeyiz.”