Yunanistan’da Azınlık Olmak
Bir ülke düşünün; vatan toprağınız, ait olduğunuz yer. Orada doğup büyümüşsünüz.
Hatta atalarınız, orada doğup büyümüşler ve son nefeslerini orada verip, oraya defnedilmişler.
Bir ülke düşünün; acısını, üzüntüsünü paylaştığınız ve uğruna canlar feda ettiğiniz.
Ülkesine olan görevini yapması için evladınızdan aylarca uzak kalmaya katlandığınız ülkeyi hayal edin. Şimdi aynı ülkenin sizleri yok saydığını, etnik kimliğinizi tanımadığını, sizlerin varlığından rahatsız olduğu için sizi sürekli yok etmeye çalıştığını, sizleri bir tehdit olarak gördüğünü ve hiçbir fikrinize, özgürlüğünüze önem vermediğini düşünün. Üstelik sizler o ülkenin vatandaşıyken. Evet kabul etmesi zor, ama böyle bir ülke var. Evet, demokrasinin beşiği olduğunu iddia ederken diğer yandan ülkesinde bulunan azınlıklara dahi tahammül edemeyen bir devlet var. O da bünyesinde bulunan azınlıkların uğruna canlar feda ettiği Yunanistan.
Bunları okuyan Yunanların “…madem beğenmiyorsun, neden burada yaşıyorsun?” dediklerini duyar gibiyim. Duyar gibiyim, çünkü hemen hemen bizlerin gerçekleştirdiği her eylemde, her yürüyüşte ve rahatsızlığımızı belli ettiğimiz her anda; bizler bu tepkilere rastlıyoruz. Peki olaylara bu açıdan yaklaşmak yerine, neden bazı sorunları çözme yoluna girmez bir ülke? diye sorgulamadan edemiyor insan. İşte tam bu noktada başlıyor serzenişimiz, sitemimiz, kızgınlığımız.
Yunanistan’da; Yunan vatandaşlığına sahip Batı Trakya Türkleri ve On İki Ada’da Yaşayan Türkler, Makedonlar, Arnavutlar ve Ulahlar azınlık olarak varlığını korumaktadır. Peki sizce Yunanistan bu azınlıkları tanıyor mu? Hayır, tanımıyor.
Arnavut Azınlıktan başlayalım. Arnavutluk’a yakın olan Çamerya bölgesinde 27 Haziran 1944 yılında bir soykırım gerçekleştiren Yunan Şovenistler, 3242 kişinin hayatına son vermiştir. Arnavut meclisi bu insanlık suçunu, 1994 yılında, 27 Haziran tarihinin “Yunan Şovenistler tarafından Çamerya Arnavutlarına Karşı Soykırım Günü” olarak anılmasını öngören yasayı onaylamıştır. Arnavutluk’un güneyinden başlayan Çamerya bölgesi, halen Yunanistan toprakları içerisinde kalan Yanya’dan Preveze’ye kadarki bölgeyi kapsamaktadır.
Yunanistan’da kalarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışan diğer Arnavutlar ise ya asimile olmak zorunda kalmış ya da ülkesine geri dönmüştür. Günümüzde Arnavutlar, Yunanistan’da hala azınlık olarak tanınmamaktadır. Özellikle Ortodoks-Hıristiyan olan, “Arvanit” olarak da adlandırılan Arnavutlar, “Helen” kökenli olarak görülmüşler ve soydaş olarak kabul edilmişlerdir. Bu nedenle Yunanistan’da yaşayan Arnavutlar, tarih boyunca Yunan kökenli bir toplum olarak görülmüşlerdir. Yunanistan’ın bu asimilasyon politikasının başarısı, ülkemizde yaşayan pek çok Arnavut’un kendini Yunan olarak tanımlamasıyla açıkça görülüyor.
Öte yandan Kuzey Yunanistan’da Pindus dağları, Rodop dağları ve Ege denizi ile çevrili bölgede kendilerini Makedon olarak tanımlayan ve kendilerini Makedon hisseden, bu sebeple diğer Yunan vatandaşlarından farklı bir etnik kökene sahip olduklarını iddia eden ve bundan dolayı kendilerini azınlık statüsünde gören ve tanımlayan bir topluluk da vardır. Ancak Yunanistan bu topluluğu yine “Helen” kökenli olarak kabul etmekte ve onların azınlık statülerini reddetmektedir. Yunanistan bu grubu “Slav-Yunanlar” veya “Çift dilli Yunanlar” olarak tanımlamaktadır.
Diğer bir azınlık grubu ise, Balkan yarımadasının en eski halklarından bir diğeri olan Ulahlar’dır. Ulahlar, Makedonca-Rumence konuşan ve Latin kökenli olduğu düşünülen bir gruptur. Megleno-Rumence konuşan gruba ise “Vlasi” dendiği bilinmektedir. Ulah araştırmalarıyla tanınan T.J. Winnifrith ise, bu grubu esasen Peçenek ve Kuman (Kıpçak) Türklerinin Latinize edilmiş bir grubu olduğunu ileri sürmektedir.
Yunanistan’da yaşan diğer bir azınlık ise, mübadele yıllarında İtalya işgali altında olan On İki Ada’da yaşayan Türklerdir. İşgal nedeniyle Mübadele Antlaşmasına dahil olmayan, çoğunluk olarak Rodos ve İstanköy adalarında yaşayan bu azınlık, günümüze kadar azınlık statüsünü elde edememiştir. Batı Trakya Türkleri ise, azınlık statüsünü 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile kazanmıştır. Dolayısıyla adaların o yıllarda işgal altında olması, On İki Ada Türklerinin Lozan Antlaşmasında Batı Trakya Türklerine verilen haklardan yararlanamamasına neden olmuştur. Bu bağlamda, adaların 1947’de geri alınmasından günümüzde kadarki süreçte, kendilerinin ne dini statüsü ne de etnik statüsü kabul edilmemiştir.
Son olarak ele alabileceğimiz azınlık ise tanınmış, ancak “yarım tanınmış” olan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’dır. Evet, Yunanistan’ın 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile bazı haklar vererek “azınlık statüsü” içerisinde kabul ettiği tek resmi azınlıktır Batı Trakya “Müslüman” Azınlığı. Peki bu azınlığın etnik kimliği Yunanistan tarafından gerçekten tanınmakta mıdır? Sizlerinde tahmin ettiği üzere, hayır tanınmamıştır. Yalnızca Müslüman bir azınlık statüsü olarak tanınan Batı Trakya Türkleri, hükümet tarafından kimlik sömürüsüne uğramaktadır. Peki, iki devlet arasında dostluk köprüleri kurulabilecek özelliğe sahip Batı Trakya Türklerinin hakları neden tanınmamaktadır? Neden basit çözümler varken bu zorbalık? Farklı etiketler çerçevesinde azınlığı tanımlama çabası neden? Bırakın herkes özgürce kendi olabilsin. Bırakın herkes kendi kimliğini özgür bir biçimde haykırabilsin. Artık daha fazla İnsan Hakları ihlal edilmesin! Artık azınlıklar ezilmesin, üzülmesin! Bırakın herkese örnek bir ülke olalım. Haykıralım Yunanistan demokrasisini tüm dünyaya…
Evlād-ı Fātiḥ Hān
04.01.2023