Ana SayfaBatı Trakya HaberHaberler

SÖYLEM DEMOKRASİSİ ve AZINLIK

06/05/2023

21 Mayıs 2023 Pazar günü ülkemiz Yunanistan’da yapılacak olan genel seçimlere iştirak etmek için Yargıtay’a elli parti, ittifak ve bireysel başvuru yapıldı. Yargıtay gerekli incelemenin ardından bunların on dört tanesinin yasal koşulları haiz olmadığına karar vererek reddetti. Otuz altısına ise katılım onayı verdi.(1) Yunanistan seçmeninin önünde oldukça kalabalık tercihli bir parti bolluğu oluştu ve bunların arasından kendine yakın olanına rey verecek.

Seçime katılma onayını alanların ve alamayanların ortak söylemi: DEMOKRASİ. Hiç biri diktatörlük veya krallık diye bir söylemde bulunmuyor. Herkes kendince yorumladığı anlamda bir demokrasi kelimesi telaffuz ediyor. Ne var ki insanlığın ortak değeri gibi kabul edilen demokrasi söyleminin anlamı, idaresi altında bulunan vatandaşlarına özlük haklarını kısıtlamaksızın vermenin adıdır demokrasi.

Demokrasi söyleminin hayata yansıyan yönlerinin ölçüt kıstasları her boyutu kapsıyor. Bunlardan biri de; Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütüdür. Bu örgüt, yayımladığı 2023 raporunda, ülkemiz Yunanistan sıralamasının ülkemiz adına hiçte mutlu edici seviyede olmadığı görülmüştür. 2022 raporu yayımlandığında ülkemizin sıralama durumu başbakan Miçotakis’e aktarılıp durumun değerlendirilmesi talep edildiğinde, hiddetlenerek kükreyen sesiyle: “Grafete sahlamares – aptalca -şeyler- yazıyorsunuz” cevabını vermişti. Hiddetlenmekte haklıydı belki ama, ülkesinde yaşanılan durum dünya gözüyle  böyle görülüyormuş. Bunu değiştirmenin yolu bir başbakan olarak hiddetlenmek değil, koşulları düzeltmekten geçtiğini bir başkasının söylemesine gerek olmamalı diye düşünüyoruz.

Bu kuruluş yayımladığı raporda, 180 ülke arasında, Yunanistan Basın Özgürlüğü Endeksi ve Fikir Özgürlüğü alanlarında 107. (yüz yedinci) sırada bulunuyor. Geçen yıldan bir basamak ilerleme kat etmiş çünkü geçen yıl 108.(2) sırada idi. Bu seviye Avrupa ve Balkan ülkeleri arasında sonuncu ve hatta Kuzey Batı Afrika ülkeleri gerisinde kalıyor. Örnek olarak Çad veriliyor. İki yıl ard arda yaklaşık aynı seviyede bulunmak tesadüf olmasa gerek. Buna en beligin etken ise Yunanistan Gizli İstihbarat Servisinin spyware Predator cihazlarıyla gazetecileri takip etmesi imiş. Elbette tek neden bu değil tabi.

Dünya genelinde 57 gaztecinin öldürüldüğü, 533 gazetecinin ise tutuklandığını rapor ediyor. Nedenlerini ise aktarmıyor. Sadece “görev icrâ ederken” diye muğlak ifade kullanıyor. Tutuklamalar sadece gelişmemiş ülkelerde değil, kendilerini gelişmiş ülke kategorisine koyan ülkeler de liste başı oluyor. Yıllardır  İngiltere’de tutuklu bulunan Julian Assange gibi.(3)

 Muhalefet ise ülkemizin bulunduğu  bu durumdan doğrudan doğruya başbakan Kiriakos Miçotakis’i sorumlu tutuyor.

Araştırmaya ve değerlendirmeye tabi tutulan 180 ülke arasında Yunanistan:

Ekonomi endeksinde 134.

Sosyal endekste 130.

Siyaset endeksinde 100.

Adalet endeksinde 92.

Güvenlik endeksinde 91.(4) Sırada bulunmaktadır.

Başlıklar bir tolumun hayati konularını içermektedir. Sıralamalar ise görülmemesi ve kaydedilmemesi gereken acıklı bir durumu sergiliyor bana göre. Ne var ki, “dünyanın demokrasi beşiği” söylemiyle övünen bir toplumun yöneticileri, idare ettikleri tolumu demokrasi kulvarında demokrasi söylemiyle bu denli gerilere sürüklemişlerse, burada adaletli idare sorununun  var olduğunun kanıtıdır bu durum.

Mesleye Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Haklarından ve yaşam koşullarından yaklaştığımızda, bizim için pekte şaşılacak bir durum göremiyoruz.

Benim en temel hakkım olan özlük hakkımı benden kısıtlayıp;

Benim okulumu uyduruk mazeretlerle kapatıp beni asimile edip yok etmek için uğraşıyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim dinimin temsilcisini kilise şartlarına göre atayarak, ki kiliseye böyle bir uygulamayı asla yapamıyorsun, bana bunu zorla dayatıyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim dini liderimi seçme hakkımı bana engelliyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim camiimin imamını benim belirleme hakkımı yok sayarak bana sen cami imamı ve müezzini atıyorsan, buna dini özgürlükte demokrasi denmez.

Benim dini vecibelerimin temellerinden biri olan cuma namazı ibadetimi kanun ile benden kısıtlıyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim mezarlıklarımı, o kurum-bu kurum kararı mazeretiyle benim gözümün içine sokarak talan ediyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim ana dilimi resmi olarak kullanmayı bana fiiliyatta ebediyyen yasak etmişsen, buna demokrasi denmez.

Benim okulumun yasal idarecileri olan encümenlerin yetkilerini kanunen yok ederek tüm yetkileri İl Eğitim Müdürüne  veriyorsan, buna demokrasi denmez.

Benim eğitimcimi benim seçme özgürlüğümden kanun ile almışsan, buna demokrasi denmez.

Benim vakıflarımın idare heyetini benim seçme hakkımı benden alarak, kaderini istediğin şahısları atayarak sen belirletiyorsan, buna demokrasi denmez.

Denmez de, denmez.

Hayata dokunmayan, yaşamın içine yansımayan demokrasi, demokrasi değildir.

“SÖYLEMSEL DEMOKRASİ” ile belki idare ettiğin toplumun haklarını yok edersin ama dünyaya izah edemezsin.

Bugün “Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü” raporunda olduğu gibi.

Yarın başka bir raporda önüne çıkarılır.

Bu idari uygulama yönteminde tek bir çözüm var: raporları ve hakları tanımamak.

Bilinen demokrasi hayatı bu değildir vesselam.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu